21 Ocak 2017 Cumartesi

ASALA Terör Örgütü’nün Kuruluşu, Faaliyetleri, Finansal Kaynakları ve İşbirliği Yaptığı Örgütler, BÖLÜM 4





ASALA Terör Örgütü’nün Kuruluşu, Faaliyetleri, Finansal Kaynakları ve İşbirliği Yaptığı Örgütler, BÖLÜM 4



Avrupa’da ASALA-PKK İşbirliği

DFhLaV

PKK-ASALA işbirliğinin başlangıç tarihi açıklanandan bile çok öncelere Gitmekle birlikte, Ermeni ve Kürt gençler, örgüt sempatizanları arasında Gerekli yakınlaşmanın başlaması ve güçlenmesi için bir süre bu ilişkiler gizli Tutulmuştur. Bundan, geçmişteki benzer işbirliklerinin, özellikle Nubaryan- Şerif Pasa antlaşmasının, fiyasko ile bitmesinden gerekli dersin alındığı, Olaylara daha profesyonel bir şekilde yaklaşıldığı anlaşılmaktadır. PKK ve ASALA sempatizanı gençler arasında kurulan dostluk köprüsünde ilk adımı ASALA yanlıları atmıştır . 1970’li yılların sonunda, Paris’teki Türk Konsolosluğunu basan Ermeni Teröristlerin serbest bırakılması için bir bildiri yayınlayan, ASALA’nın yan Kuruluşlarından Ermeni Siyasi Tutukluları Koruma Komitesi, Türkiye’den de Beş Türk, beş Kürt siyasi mahkumun serbest bırakılmasını ister. Bu bir süredir Avrupa’nın çeşitli şehirlerinde Ermeni, Kürt ve Kıbrıslı Rumların kol kola Düzenledikleri gösterilerde başlayan dayanışmanın, bildirilerle açıklanan Bir işbirliğine doğru yol aldığını göstermektedir. Ermeni militanların bu jestine Kürdistan Dayanışma Komitesi ve Kürt Öğrencileri Derneği (AKSA) Londra Şubesinden cevap gelir. Dernek Türkiye Kürdistan’dan Ellerini Çek başlıklı Bildirisinde, Diyarbakır’da görülmekte olan PKK’lıların davalarından söz edilirken Ermenilerin soykırımına uğratıldıkları ve Ermenilerle Kürtlerin aynı Kaderi paylaştıklarından söz edilir. 27 Kasım 1981’de ise Avrupa’daki Ermeni Öğrenciler Birliği ile Kürt Öğrenci Derneği Londra Şubesi ilk kez Ortak bir bildiri yayınlar. Ermeni ve Kürt öğrenciler adına girişi ile başlayan Bildiride, Ermeni ve Kürt halkının ortak düşmanlarına (Türkiye ve dostlarına) karşı güç birliği yapmaları gerektiği vurgulanır:
Ermeniler ve Kürtler beş yüz yıl süre ile Osmanlı yönetimi altında Benzer sosyoekonomik ve kısıtlayıcı kültürel şartlar altında Yasamışlar, iki halk arasındaki bütünleşmeden korkan feodal ve
Militarist Osmanlılar böl ve yönet taktiği izlemişlerdir. Şu anda Türkiye ve NATO orduları için, Sovyet Ermenistan’ında yasayan Ermeni ve Kürtleri hedef alan radar istasyonu ve nükleer tesislerin
yer aldığı Askeri bir üs konumunda olan Batı Ermenistan ve Doğu Kürdistan bu silahlardan arındırılmalı ve halklarımız son altmış yıldır Sovyet Ermenistan’ın da olduğu gibi omuz omuza bir arada yasayacakları yerlere sahip olmalıdırlar. Yasasın Ermeni ve Kürt Kurtuluş Hareketleri!.. (Bal ve Çufalı,2006: 671) Bildiride sözü edilen Batı Ermenistan ve Doğu Kürdistan, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dur. Bildirinin altında UASE (Ermeni Öğrenci Birliği) ve AKSA (Kürt Öğrenci Derneği) kaseleri olmakla birlikte, Sovyet Dışişleri Bakanlığı’nca yapılan bir açıklama
gibi görmek hiç de yanlış değildir. Ortak bildiri, sokak gösterisi ve eylemlerle ortaya çıkan, Türk düşmanı faaliyetlere ASALA da katılır. “Ermenistan Kurtuluşu için Gizli Ermeni Ordusu” (ASALA) kasesini kullanarak, politik programını açıklar: “…Türk emperyalizminin işgali altındaki Ermeni topraklarını kurtarmak için, gereğinde silah kullanmayı da seçen siyasi bir organizasyon”
olduğunu belirten ASALA, programının 5. maddesinde PKK’ya çiçek uzatır: “…kuruluşumuz, uluslararası devrimci hareketlerin bir parçasıdır ve biz bu hareketlerle olan işbirliğimizi yaygınlaştırarak güçlendirmek amacındayız…”
Avrupa’da ASALA-Bölücü Marksist Örgütlerin İşbirliği
ASALA’nın belirtilen işbirliği çağrısına sadece PKK değil, Avrupa’daki birçok Marksist örgüt olumlu cevap vermiştir. Bölücü DDKD ve Roje Welat gibi örgütlerin yanı sıra Rusya’nın güdümündeki Türkiye Komünist Partisi (TKP) ve bu partinin Londra kanadının oluşturduğu Türkiye Demokratik Haklar Savunma Komitesi (CDDRT) ile Kürt Milli Kurtuluş Örgütü (KNLO) ortak bir platform oluşturarak Kürdistan News and Comment adlı bir yayın organı çıkararak, sürekli Türkiye aleyhtarı bildiriler yayınlamışlar ve bu bildirilerin çoğu ASALA’nın yayın organı Kaytzer dergisinde de yer almıştır .
ASALA’nın Finansal Kaynakları
Günümüzde terör örgütlerin var olması için güçlü mali kaynaklara ihtiyaçları bulunmaktadır. Terör örgütleri illegal yapılanmalar olduğundan gelir kaynakları da illegal olmakta, uyuşturucu madde ticareti bu tür kaynaklara örnek teşkil etmektedir. Uyuşturucu maddelerin üretim Bölgelerinden kullanma alanına yaklaştıkça ve ticaret yolu uzadıkça değerleri, olağanüstü mertebede artmaktadır. Buna bir örnek olarak;
1 kg. eroinin İran’daki fiyatının $ 2.200
1 kg. eroinin Almanya’daki fiyatının $ 13.500
1 kg. eroinin ABD’deki fiyatının $ 158.500 olduğu gösterilebilir .
Genellikle, terör örgütleri her ülkenin şartlarına göre doğmuş ve etkinlik alanları bir veya birkaç ülkeyi içine almışken, Ermeni terör örgütlerinin de uluslararası tedhiş ve terör örgütü haline geldiği ve dünyanın Birçok ülkesinde terör eylemlerini gerçekleştirirken aynı zamanda uyuşturucu madde kaçakçılığının yoğun olduğu ülkelerde eylemlerini arttırdıkları müşahede edilmektedir.
Bütün terör odakları gibi, uluslararası terörizmin bir parçası olan ASALA örgütünü de bu gelişmelerin dışında tutulması mümkün değildir. ASALA’nın, uyuşturucu madde kaçakçılığı ile ilişkisi olduğu hususunda gerek basın organlarında çıkan haberlere karşı, gerekse 1980 itibariyle çeşitli Ülkelerde uyuşturucu kaçakçılığı nedeniyle yakalanan kişilerle ilgili hiçbir yalanlamaya başvurmaması, bütün şüphelerin anılan örgüt üzerinde toplanmasına sebep olmaktadır. Ermenilerin yoğun olarak yasadığı Fransa’nın Marsilya kenti uyuşturucu madde
trafiğinin ile bağlantılı olması, Ermeni terör örgütleri ile uyuşturucu madde trafiği arasındaki bağlantıya bir işarettir.
ASALA’nın Diğer Terör Örgütlerine Üstünlükleri
ASALA, dünyadaki diğer terör örgütleriyle karşılaştırıldığında aşağıda sıralanan birçok üstünlüğe sahip bulunmaktadır:
1) ASALA, milliyetçi, siyasi ve şehir gerillası açılarından olsun, uygulamada olsun maalesef fevkalade bir şekilde hedefine ulaşmış bir terör örgütüdür. Bir Türk diplomatının diliyle ASALA, çok iyi fizik ve Teorik eğitim verilmiş, hedef seçim ve eylem planlan titizlikle hazırlanmış, lojistik destek ve güvenli yerleri ustaca sağlanmış, İstihbarat ve eylem açılarından kesinlikle profesyonel destek ve önderliğe sahip bir örgüttür. Aşağıdaki maddelerde sıralananlar da göz önüne alındığında bu fikre katılmamak mümkün değildir.
2) ASALA eylemlerinin büyük bir bölümü, elçilik, konsolosluk baskını gibi Genel, hedef ayırt etmeksizin tarzda değil, seçilmiş kişilerin vurularak öldürülmesi seklinde olmuştur.
3) Yugoslavya’daki eylem istisna olmak üzere, bu öldürme olayları sonrasında olay mahalinde veya sonrasında yakalanan hiçbir ASALA militanı olmamıştır. Bu ASALA’nın üst düzeyde profesyonel çalıştığının bir delili olarak görülebilir.
4) Bir kısmı istihbarat görevlerinde çalışan öldürülen Türk Diplomatlarından bir kısmının istihbarat görevlerinde çalıştığını Türk meslektaşları tarafından bilinmiyorken bu durumun ASALA’ca öğrenilmesi daha doğrusu bir başka istihbarat örgütünce ASALA’ya bilgi aktarılıp, gereğinin yerine getirilmesinin istenmesi ve eylem yapılması dikkat çekicidir ve ASALA’nın ne kadar teşkilatlı çalıştığının bir göstergesidir.
5) ASALA’nın en dikkate değer yönlerinden birisi de, Amerika’dan Avustralya’ya, Kanada’dan Portekiz’e kadar dünyanın (özellikle de Avrupa’nın) hemen her ülkesinde çok kısa aralıklarla, hatta aynı zamanda eylem yapma imkan ve kabiliyetine sahip olmasıdır. Bu da örgüt yapısının ne kadar geniş, düzenli ve disiplinli olduğunu göstermektedir.
6) Gerçekleştirdiği eylem sayısı açısından ASALA dünyada İRA’dan sonra ikinci sırada yer almaktadır.
7) Bu kadar geniş bir alanda arka arkaya eylemler yapabilen bir örgütün, profesyoneller yerine heyecanlı amatör gençlerin oluşturduğunu iddia etmek mümkün değildir. ABD Ulusal Güvenlik danışmanlarından Paul B. Henze, 1985’de yayınlanan terörizmle ilgili kitabında ASALA ile alakalı olarak: Ermeniler deneyimli uzmanların nezareti olmadan bu vurucu kabiliyetlerini bu kadar geliştirebilirler mi? Bunun için KGB’den başka yer var mı? Bunun Filistin Kurtuluş Örgütü veya diğer yardımcı örgütleri tarafından verilmesi bir şey değiştirmez diyerek dikkatleri açıkça, ASALA’yı organize eden devlet ve örgüte çekmiştir .
Yukarıdan bahsedilen hususlar, Türkiye tarafından bilinmez bir durum değildi, aslında, Türk istihbarat kaynaklarına göre, Viyana, Paris ve Vatikan Büyükelçilerinin katledilmesinde, KGB yalnız ASALA’ya destek vermekle kalmamış aynı zamanda eyleme bizzat katılmıştı.
ASALA’nın Etkisini Kaybetmesi
1029076_5748391ebfec7f818b0f14237729752c
Ermeni terörü 1980’lerin ortalarında sona ermiş, daha doğrusu etkisi azalmıştır. Bazı görüşlere göre bu durum Türkiye’nin başarısıdır. Bununla birlikte, Ermeni terörünün yavaşlaması ve gerilemesinde iç ve dış olmak üzere çok sayıda faktörün rol oynadığı söylenebilir . ASALA’nın sivil hedeflere yönelttiği acımasız terör eylemleri, özellikle 15 Temmuz 1983’de Paris’te THY’nin Orly Havaalanındaki saldırı ile 28’i Türk 60 kişinin yaralanması ve 8 kişinin hayatını kaybetmesi (ikisi Türk, dördü Fransız, biri Amerikalı, biri de İsveçli) üzerine batı dünyası (özellikle Fransa) ve kamuoyunda eleştirilmesine neden olmuştur .
Orly katliamı duruşmasından (Creteil Ağır Ceza Mahkemesi) bir gün önce (18 Şubat 1985) Atina’da yayınlanan Elefterotipia gazetesinde ASALA’nın bir bildirisi yayınlanmıştır. Bildiride özetle, ABD ve Fransa hükümetleri, Ermeni örgütlerinin anti emperyalist ve devrimci karakterini bozmak için faaliyette bulunuyorlar. Özellikle, Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterand’ın bu alandaki tutumunu dikkatle ve esefle izliyoruz… Ermenilerin vatan olarak bildikleri toprakların yakınında ve Orta Doğu bölgesinde yasayan Ermeniler bulundukları topraklan terk etmemeleri gerekir. Çünkü Dünya Kiliseler Birliği ve CIA başta olmak üzere çeşitli batılı kuruluşlar Orta Doğu ve çevresinde yasayan Ermenileri bölgeden uzaklaştırmak için yoğun faaliyette bulunmaktadır. Ulusal kurtuluş mücadelesinde eylemciler Sovyet Ermenistan’ını bir üs olarak kabul ederler (Bal ve Çufalı,2006: 672) denilmektedir. Bildiri sonrasında ASALA’da ve dünyadaki Ermeni cemaatleri içinde hoşnutsuzluk artmış, ASALA’nın yeni stratejisi Sosyalist ülkelerle olan bağlantısını güçlendirme ve işbirliğini arttırma, ezilmekte olan ulusların gerçek temsilcileriyle ortak eylem birliği içine girme, sadece Türk hedeflere değil, Türklere hizmet eden ve onlarla işbirliği yapan herkese eylem yapma ve Mitterand gibi Ermenileri hep korumuş bir liderin eleştirilmesi örgütte bölünmelere yol açmıştır. ASALA, sahip olduğu desteği, yapılan eleştirinin dozu arttıkça kaybetmeye başlamıştır. Örgütler arası rekabet ve önderlik yarısı sonucunda vurucu militanların bir bölümü yok olunca, Ermeni terör örgütleri eski güçlerini yitirmeye başlamışlardır. ASALA’yı örgütleyip, eğiten ve sahneye süren güçler bu tehlikeleri görerek, örgütteki denetimlerinin azaldığının farkına varmışlardır. ASALA’nın çöküşünde Türkiye’nin de rolü de bulunmaktadır. Olaylar söyle cereyan etmiştir:
” 1983 yılı, ASALA örgütü açısından ciddi bir bölünme yaşandığı bir yıl olmuştur. Monte Melkonyan ve Ara Toraryan, ASALA lideri Agopyan ile ters düşerek ASALA İhtilalci Hareketi (ASALA-MR) adlı yeni bir örgüt kurmuşlardır. Bölünmenin nedeni, sadece Türkiye’yi hedef alan bir politika izlemek yerine Agopyan’ın ‘Biz Türkiye’ye askeri ve ekonomik yardımda bulunan tüm diğer ülkeleri de düşmanımız addederiz’ cümlesinde ortaya koyduğu politikadan kaynaklanmaktadır. Melkonyan bu yeni stratejiyi söyle açıklar: Bize göre iki operasyon biçimi vardır. Birincisi dünyanın her
tarafındaki Ermenilerin seferberliği, ikincisi ise diğer bağımsızlık savaşı veren gruplarla özellikle Türkiye’deki Kürtlerle ittifak kurmak bizim ilk amacımız Türkiye’ye saldırı düzenlemektir. Ancak kuvvetli Ermeni cemaatlerin bulunduğu ülkeleri göz ardı edemeyiz. ASALA-MR (Revolutionary Movement), Agopyan tarafından küçümsenerek alay konusu bile yapılmıştır. İki fraksiyon arasında kanlı çatışmalar yaşanır ve Melkonyan’ın emri ile ASALA-MR militanları 15 Temmuz 1983’te ASALA’nın iki önemli lideri Vikan Ayvazyan ve Haçik Hovaryan’ı Lübnan’da Beka Vadisi’nde
öldürürler. Agopyan’ın buna cevabı, failleri yakalayarak 16 Ağustos 1983’te asmak seklinde olmuştur. Bu arada, ASALA-MR liderlerinden Ara Toranyan, Paris’te arabasına bomba konarak öldürülmek istenir. Melkonyan bu saldırıdan, Agopyan’ı sorumlu tutar. Ancak Toronyan’nın arabasını uçurma eyleminin Agopyan yanlılarınca yapılmadığı bilinmektedir. Bir ara Agopyan’ın İsrail’in Beyrut’a yaptığı bir hava saldırısında öldürüldüğü haberi başında yer alır. Ancak Türk istihbarat birimleri bu haberin yayıldığı günlerde, Agopyan’ın Sam’da Habbas’ın koruması altında
bulunduğunu bilmektedirler. Aradan uzun bir süre geçecek, bu kez Agopyan’ın Yunanistan’da öldürüldüğü haberi gelecektir. Bu ciddi haberden sonra bile, onu bir efsane kahramanı gibi göstermek isteyen ASALA üyeleri, onun Ermenistan’da yasadığını, hatta zaman zaman Kuzey Irak’a giderek PKK ile ortak eylemlere bile katıldığını iddia etmişlerdir . ”
ASALA’nın sonunun gelmesinde önemli olan etkenlerden birisini de Türkiye’nin ASALA’ya yönelik gizli eylemler yaptığı iddiaları oluşturmaktadır. Özellikle Orly katliamı sonrasında Avrupa’daki desteğini kaybeden ve Türkiye’nin sabrını iyice taşıran ASALA’lı teröristler T.C. Devleti’nin aldığı bir karar sonrasında bir plan çerçevesinde ortadan kaldırıldığı iddia edilmektedir. Bu konuyla ilgili detaylar ilerideki bölümlerde sunulmaktadır.
Sonuç itibarıyla ASALA, günümüzde hem resmi olarak hem de fiilen mevcut olmayan bir terör örgütüdür. ASALA 1985 itibariyle etkisini çok net olmayan nedenlerden dolayı yitirmiştir. ASALA’nın ortadan kalkması ile ilgili iki farklı görüş bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, ASALA’nın eylemlerindeki hedefleri Türklerin dışına genişleterek diğer ülke vatandaşlarını da katletmesi örgüte olan dış desteğin azalmasına, hatta tepkilere neden olmuş, ayrıca örgüt içerisindeki görüş ayrılıkları örgütte bölünmelere yol açmış ve böylelikle ASALA terörünün sonu gelmiştir.
Diğer bir görüş ise Türkiye’nin izlediği politika ile ilgili olabilecek Türkiye’nin ASALA’ya yönelik olarak gizli eylemler (Vatandaş, 2005: 207) gerçekleştirdiği iddialarıdır. Bu iddiaların resmi olarak dillendirilmesi ve delillendirilmesi mümkün olmadığından, burada somut ifadeler kullanılması olanaklar dahilinde değildir. 1982 itibariyle yurtdışında Ermeni teröristlere yönelik birçok sıralı eylemin gerçekleştirilmesi ve faillerinin tespit edilememesi bu görüşü destekler nitelikte görülmektedir. Ayrıca, yukarıda bahsedilen her iki etkenin birlikte işlemesi ve birinin diğerini
tetiklemesi sonucu ASALA’nın sonunun geldiğini de düşünmek çok yanıltıcı olmayacaktır. Uluslararası destekten yoksun kalan ASALA’ya yönelik olarak gerçekleştirilen eylemlerin daha sonuç verici olduğu düşünülmektedir.


****

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder