30 Mayıs 2017 Salı

Birinci Dünya Savaşı’nın 100. Yılında Ermeni Sorunu, Tehcir ve Pontus Sorununa Genel Bakış BÖLÜM 5

Birinci Dünya Savaşı’nın 100. Yılında Ermeni Sorunu, Tehcir ve Pontus Sorununa Genel Bakış BÖLÜM 5



Yunanlıların Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki tarihî hak iddiası, Samsun’dan Batum’a kadar uzanan alanı kaplamakta idi. 

Yunanlılar, Millî Mücadele döneminde Batı Cephesi’nde Türk ordusu ile savaşırken Doğu Karadeniz Bölgesi’nde ayrılıkçı Pontusçuları silahlandır mışlar, böylece Türk ordusunu iki ateş arasında bırakarak işgalleri de kolaylaştırmak istemişlerdi. Samsun yöresindeki ayrılıkçı Ortodoks çeteleri, Yunanistan’ın Anadolu’daki savaş stratejisini destekleyerek koordineli bir şekilde hareket etmişler, Karadeniz Bölgesi’nin orta kesimini İç Anadolu’ya bağlayan yollar üzerindeki köyleri yakıp yıkmışlar, masum insanları öldürerek Tokat ve 
Sivas yönüne doğru ilerlemişlerdi. Asıl amacı Millî Mücadele’yi ortadan kaldırmak olan Yunanistan, Doğu Karadeniz Bölgesi’nde iyi donatılmış bir orduyla çeteleri desteklemek ve TBMM Hükümeti’ne doğudan saldırarak kesin bir sonuca ulaşmak istemekteydi. Ayrıca bu amacı gerçekleştirmek için TBMM Hükümeti’ne isyan eden unsurlarla da güç birliği içine girmişti. Yunanistan, İngiltere’den de 
ekonomik destek beklemekteydi. 

Yunanistan’ın beklediği bu ekonomik destek Müttefikler arasında incelenirken TBMM Hükümeti’nin Ermenilere karşı başlattığı Doğu Harekâtı başarı ile sonuçlanmış ve 2-3 Aralık 1920 tarihinde Gümrü Antlaşması imzalanmıştı. Bu sırada Yunanistan’da da siyasi değişiklik olmuş, Venizelos seçimleri kaybetmişti. Yunanistan’da yeni kurulan hükümetin Anadolu’daki askerlerini geri çekeceği 
kaygısı ve Türk ordusunun doğudaki başarıları, Müttefik devletlerin Anadolu’daki ayrılıkçı Ortodoks çetelerine destek vermesine neden olmuştu. Yeni kurulan Yunan Hükümeti de izlenen eski politikayı devam ettirmiştir. Yunan kuvvetlerinin Ankara’ya doğru ilerleyişi sürerken Yunan Hükümeti, İngiltere’ye yeni bir öneride bulunmuştur. Buna göre Türk ordusunun Sivas’a kadar geri çekilmesi sağlanacak, Yunan kuvvetleri Doğu Karadeniz Bölgesi’ne çıkarak Ortodoks nüfusun yoğun olduğu yerlere yerleşecek, daha sonra da Ermenilerin yardımı ile Sivas ve Erzurum işgal edilecekti. Böylece Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz Bölgesi’nde iki yeni devlet kurulacak, Türkiye’yi bölmek isteyen emperyalist devletler amaçlarına ulaşmış ve Sevr Antlaşması’nın hükümleri uygulanmış olacaktı. 

TBMM Hükümeti, Doğu Karadeniz Bölgesinde Ortodoks çetelerinin silahlandırılmasını ve yağmaları önlemek, her türlü can ve mal güvenliğini sağlamak, Türklerin bölgeden göçe zorlanmasına engel olmak ve çetecilik faaliyetlerini tamamen etkisiz hâle getirmek için bir dizi önlemler aldı. Doğu Karadeniz Bölgesindeki 3. Kolordu, Rum çetelerini takibe başladı. Ancak, var olan kuvvetlerle bölgede kesin sonuca ulaşılamayacağı anlaşılıyordu. Mustafa Kemal Paşa, Nutuk’ta Pontus konusuna değinerek “Anadolu’nun ortasındaki güvenlik sorununu çözmeye memur kuvvetlerin bir komuta altında birleştirilmesi” gerektiğini açıkça anlatmıştır.13 TBMM Hükümeti, Pontus Sorununa kesin çare üretmek için 1920 yılından sonra Merkez Ordusunu kurdu. Bölgedeki birçok kuvvet, bu ordunun emrine verildi. Ayrıca TBMM Hükümeti tarafından idarî, adlî ve hukukî önlemler alındı. Bunlardan başlıcaları şunlardır: 

a. Birinci Dünya Savaşı sırasında Pontus çetelerini Rusya, Mondros Ateşkes Anlaşması’ndan sonra da İngiltere silahlandırmıştı. Hükümet, olağanüstü denecek şekilde silahlanan Rumlara silahlarını teslim etme çağrısında bulunmuştu. Silahlar toplanırken askerlere, Rumların canına, malına ve namusuna dokunmamaları emri verilmiş, aksine hareket edenlerin ise İstiklâl Mahkemesi’nce cezalandırılacakları bildirilmiştir. 

b. Deniz kıyısında ve kıyıya yakın yerlerde yaşayan Rumlar buralardan taşınarak uzaklaştırılmıştır. Bunun amacı, Karadeniz sahillerinde dolaşan Yunan gemilerinin karaya kuvvet çıkarmaya teşebbüs etmeleri durumunda kıyıların güvenliğini sağlamaktı. Kıyılardan uzaklaştırılan Rumların can, mal ve namus güvenliği sağlanmış, yolda hastalananlar tedavi edilmişlerdir. 

c. Bir taraftan askerî harekâtlar devam ederken diğer taraftan Pontus teşkilatını meydana getirip bunca zulümlerin yapılmasına sebep olanlar Amasya Bölgesi İstiklâl Mahkemeleri’ne sevk edilmişlerdir. Yargılama sonucunda suçlu bulunanlar gerekli cezalara çarptırılmışlardır. 

Gerek Osmanlı Devleti’nde gerekse TBMM Hükümeti döneminde yasalara saygılı olan herkesin can, mal ve namus güvenliği sağlanmıştır. Tarih boyunca başta Rumlar olmak üzere yönettiğimiz onlarca ayrı ırk ve din mensubu vatandaşlarımız her zaman Müslüman halktan daha müreffeh yaşamışlardır. TBMM Hükümeti, Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki ayrılıkçı Ortodoksların 
isyanını bastırmada hukuka bağlı kalmaya özen göstermiş, gerek çatışmalarda gerekse aramalarda yakalanan Ortodoks çetecileri doğrudan cezalandırma yoluna gitmeyerek mahkemelerde yargılamıştır. Yargılanan Pontus çeteleri, Pontusçu oldukları için değil, devlete başkaldırdıkları için yargılanmış ve cezalandırılmışlardır. Yargılama ve cezalandırmada herhangi bir etnik ve din ayrımı yapılmamıştır. 

Kurtuluş Savaşı sırasında çıkan ayaklanmalar içinde en uzun süren Pontus Ayaklanması 1923 yılı başlarında tamamen bastırıldı. Pontus Devleti kurmayı amaçlayan bazı Rum çeteleri, dışarıdan göçmenler getirmelerine rağmen hiçbir yerde nüfus çoğunluğu meydana getirememişlerdi. Çetecilerin büyük bir bölümü Yunanistan’a gitti. Lozan Barış Konferansı’nda Türkiye ile Yunanistan 
arasında 30 Ocak 1923’te “Nüfus Mübadelesi Sözleşmesi” imzalandı. 1 Mayıs 1923’te yürürlüğe giren ve Lozan Barış Antlaşması ile de onaylanan bu sözleşme gereğince Türkiye ile Yunanistan arasında karşılıklı nüfus değişimi gerçekleştirildi. Geriye kalan Rum nüfus da 1924 yılı sonuna kadar kendi istekleri ile bölgeden ayrıldı. 

Sonuç 

Bugün sözde Ermeni soykırımı iddiasıyla Türkiye’yi suçlayan devletlerin tarihçileri, Osmanlı Arşivi’nde yıllardır araştırma yapmaktadırlar. Bu araştırmalar kendi ülkelerinde yayımlanmış ve tarih ilmine önemli katkılarda bulunmuşlardır. Bu tür kitaplarda kullanılan Osmanlı arşiv malzemesi birinci dereceden kaynaklar olarak sunulmuştur. Oysa üç binden fazla yabancı araştırıcının büyük önem verdiği ve güvendiği arşivin, ne gariptir ki Ermenilerle ilgili olan belgeleri, batı dünyasında inandırıcı bulunmamakta, bilhassa Türk araştırıcılar tarafından yayımlanan kitaplar da tıpkı 1915’te olduğu gibi siyasî bir yaklaşımla değersiz addedilmektedir. Yine ne gariptir ki, 1921 yılından 2001 yılı başına kadar üç binden fazla yabancı bilim adamının araştırma yaptığı Osmanlı Arşivi’nin 
kapalı olduğu iddia edilmektedir. Bu arada ciddî batılı tarih araştırmacılarının, özellikle siyasî kaygılar sebebiyle Ermeni sorununu araştırmak istemedikleri de dikkati çekmektedir. Nitekim yukarıda belirtilen tarihler arasında, Osmanlı Arşivi’nde araştırma yapan Amerika Birleşik Devletleri’nden altı yüz on, Fransa’dan yüz elli, İngiltere’den yetmiş beş, Almanya’dan yüz yetmiş bilim adamının bir kaçı dışında hiç kimse bu konuda araştırma yapmamıştır. 

Öte yandan doğrudan Ermeniler için çalışan ve Ermeni katliamını araştıran Hilmar Kaiser ve Ara Sarafyan gibi araştırıcılara istedikleri izin verildiği gibi, Osmanlıları, Ermenileri soy kırıma tâbi tutmakla suçlayan bu araştırmacılardan birinciye altı bin, ikinciye ise üç bin civarında fotokopi de verilmiştir. Buna rağmen Osmanlı Arşivleri’nin açılmadığını iddia edenlerin aslında, gerçek hedefleri ortaya çıkmaktadır. Bu hedef, soy kırım iddiasıyla, Osmanlı Devleti’nin son zamanlarındaki batı siyasetinin temeli diyebileceğimiz “Şark Meselesi”nin yeniden canlandırılmasından başka bir şey değildir. 1 Ocak 1998 ile 2001 yılı başına kadar Osmanlı Arşivi’nde 52 ülke araştırmacıları tarafından 549 araştırma yapılmış ve bunların içinde, Ermenilerle ve özellikle tehcirle ilgili hiçbir araştırma 
gerçekleştirilmediği gibi izin talebinde de bulunulmamıştır. Bu durumda Osmanlı Arşivi’nin kapalı olduğu iddiasında hangi derece samimi oldukları düşünülmelidir. Eğer iddia edildiği gibi, bir buçuk milyon insan katledilmiş olsaydı, bunların toplu mezarlara gömülmesi gerekmez miydi? Bu toplu mezarlar nerelerde bulunmaktadır? Türklere ait toplu mezarlar ortaya çıkarken, yakılıp 
yıkılmış eski Van şehri bütün çıplaklığıyla ortada dururken, neden Ermenilere ait bir toplu mezar bulunmamaktadır? 

Pontus meselesine gelince, tarihin ilk dönemlerinden itibaren Türkler ve Türk dünyası ile iç içe yaşamış olan ve bugün de özelliğini koruyan Doğu Karadeniz Bölgesi’nde hayalî iddialara dayalı yapay bir Ortodoks ayrılıkçılığı yaratmaya yönelik faaliyetler günümüzde de sürmektedir. Avrupalı güçlerin ve Yunanistan’ın Anadolu’ya ilişkin hedefleri canlılığını korumaktadır. Yunanistan, Lozan Barış Antlaşması ile beraber tarihe gömülen Doğu Karadeniz Bölgesi’nde Ortodoks ayrılıkçılığını tekrar canlandırmaya çalışmaktadır. 

Son dönemde de Doğu Karadeniz Bölgesi’ne yönelik iddialarını sözde bir soy kırım konusu olarak uluslararası kuruluşlar içinde dile getirmeye başlamıştır. Günümüzde, Yunanistan’ın bu iddialarının hiçbir hukukî dayanağı yoktur. Bu iddialar, Yunanistan’ın kendisinin de imza ettiği uluslararası bir antlaşma olan Lozan Antlaşması’na ve Nüfus Mübadelesi Sözleşmesi’ne aykırıdır. Yunanistan’ın iddiaları, söz konusu antlaşma ve sözleşmeleri inkâr anlamına gelmektedir. 
Böyle bir davranış, Çağa ve Evrensel Hukuka aykırıdır. 

DİPNOTLAR,

(1) Talat Paşanın Anıları, (Haz.:Mehmet Kasım), Birinci Baskı, Say Yayınları, İstanbul, 1986, s. 67. 
(2) Pontus Sorunu için bkz. Hadiye Yılmaz, Arşiv Belgeleri Işığında Pontus Meselesi, Marmara Üniversitesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2008, 163 s. 
(3) Yusuf Sarınay, Pontus Meselesi ve Yunanistan’ın Politikası (Makaleler), ATAM Yay., Ankara, 1999, s. 1-78. 
(4) Mehmet Saray, Ermenistan ve Türk-Ermeni İlişkileri, ATAM Yay., Ankara, 2005, s. 40-43. 
(5) Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, Belge Yayınları, İstanbul, 1997, s. 491-493. 
(6) Hüseyin Nazım Paşa, Ermeni Olayları Tarihi, (Hazırlayan: Necati Aktaş, Mustafa Oğuz, Mustafa Küçük), Cilt: I, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara, 1998, s. 150-178. 
(7) Salahi R. Sonyel, “Tehcir ve Kırımlar Konusunda Ermeni Propagandası Hıristiyanlık Dünyasını Nasıl Aldattı”, Belleten, Cilt: XLI, sayı:161, Ankara, 1977, s. 143-144. 
(8) Azmi Süslü, Ermeniler ve 1915 Tehcir Olayı, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörlüğü Yayınları, Ankara, 1990, s. 70-90. 
(9) Hüsamettin Yıldırım, Türk-Rus-Ermeni Münasebetleri 1914-1918, KÖK Yayınları, Ankara, 1990, s. 41. 
(10) Kemal Çiçek, Ermenilerin Zorunlu Göçü 1915-1917, TTK Yayınları, Ankara, 2005, s. 45. 
(11) Ertuğrul Zekai Ökte, “Yunanistan’ın İstanbul’da Kurduğu Gizli İhtilal Cemiyeti (Kordos)”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, sayı: 40, Ocak 1971, s. 22. 
(12) Adnan Sofuoğlu, “Anadolu Üzerindeki Yunan Hedefleri ve Mütareke Dönemi Fener Rum Patrikhanesi’nin Faaliyetleri”, Atatürk Araştırmaları Merkezi Dergisi, 
Cilt 10, No:28, Şubat 1994, s. 211- 256. 
(13) Nutuk (1919-1927), (Haz.: Zeynep Korkmaz), Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 2005, s. 424-426. 

Kaynakça 

ÇİÇEK, Kemal, Ermenilerin Zorunlu Göçü 1915-1917, TTK Yayınları, Ankara 2005. 

HÜSEYİN NAZIM PAŞA, Ermeni Olayları Tarihi, (Hazırlayan: Necati Aktaş, Mustafa Oğuz, Mustafa Küçük), Cilt: I, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel 
Müdürlüğü Yayınları, Ankara 1998. 

NUTUK (1919-1927), (Haz.: Zeynep Korkmaz), Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 2005. 

ÖKTE, Ertuğrul Zekai, “Yunanistan’ın İstanbul’da Kurduğu Gizli İhtilal Cemiyeti (Kordos)”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, sayı: 40, Ocak 1971, s. 20-23. 

SARAY, Mehmet, Ermenistan ve Türk-Ermeni İlişkileri, ATAM Yay., Ankara 2005. 

SARINAY, Yusuf, Pontus Meselesi ve Yunanistan’ın Politikası (Makaleler), ATAM Yay., Ankara, 1999. 

SOFUOĞLU, Adnan, “Anadolu Üzerindeki Yunan Hedefleri ve Mütareke Dönemi Fener Rum Patrikhanesi’nin Faaliyetleri”, Atatürk Araştırmaları Merkezi Dergisi, Cilt 10, No 28, Şubat 1994, s. 211-256. 

SONYEL, Salahi R. Sonyel, “Tehcir ve Kırımlar Konusunda Ermeni Propagandası Hıristiyanlık Dünyasını Nasıl Aldattı”, Belleten, Cilt: XLI, sayı:161, Ankara 1977, 
s.137-156. 

SÜSLÜ, Azmi (1990), Ermeniler ve 1915 Tehcir Olayı, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörlüğü Yayınları, Ankara 1990. 

Talat Paşanın Anıları, (Haz.:Mehmet Kasım), Birinci Baskı, Say Yayınları, İstanbul 1986. 

URAS, Esat, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, Belge Yayınları, İstanbul 1997. 

YILDIRIM, Hüsamettin, Türk-Rus-Ermeni Münasebetleri 1914-1918, KÖK Yayınları, Ankara 1990. 

YILMAZ, Hadiye, Arşiv Belgeleri Işığında Pontus Meselesi, Marmara Üniversitesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2008. 


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder